Allahû Tealâ gökleri 7 kat olarak yaratmış ve aşağıda da onun bir mislini yaratmıştır. 65/TALÂK-12: Allâhullezî halaka seb'a semâvâtin ve minel ardı mislehunn(mislehunne), yetenezzelul emru beynehunne li ta'lemû ennallâhe alâ kulli şey'in kadîrun ve ennallâhe kad ehâta bi kulli şey'in ilmâ(ilmen). O Allah ki, yedi kat gökleri ve yerden de onların misli kadarını (yedi kat yerleri) yarattı. Allah'ın herşeye kaadir olduğunu ve Allah'ın herşeyi ilmen (ilmi ile) ihata etmiş olduğunu (kuşattığını) bilmeniz için emir, onların arasında (gökler ve yerler arasında) devamlı iner. Gök katlarını birbirine bağlayan 7 tane Tarik'in (yolun) üzerimizde yaratılmıştır. 23/MU'MİNÛN-17: Ve lekad halaknâ fevkakum seb'a tarâika ve mâ kunnâ anil halkı gâfilîn(gâfilîne). Ve andolsun ki Biz, sizin üzerinizde 7 yol yarattık ve Biz, yaratmaktan gâfil değiliz. 7 gök katını birbirine bağlayan ve 7 tarîkten oluşan bir yol vardır. Bu Rabbani yoldur ve Allah’a götürür. 78/NEBE-39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben). İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder. (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur. Allah'a giden yolu kendisine yol ittihaz eden herkesi Allah Kendisine ulaştırır ve Allah bu insanların ruhuna sığınak (meab) olur. Allah’a kadar ulaşan bu yol, “Sıratı Mustakîm” Allah'ta son bulur. 53/NECM-42: Ve enne ilâ rabbikel muntehâ. Ve münteha (sonunda dönüş), mutlaka Rabbinedir. Sıratı Mustakîm, Allah'a ulaşan yoldur. Allah’a ulaştırdığı cihetle “Rabbani yol” adını alır. Ama dalâlette olanlardan her kim tebliğe muhatap olduktan sonra Allah’a ulaşmayı dilemez, kendisine “gayy” yolunu seçer ve yol ittihaz ederse (yol edinirse) o kişi “zulmânî” yola, bilerek isteyerek girmiştir. 7/A'RÂF-146: Seasrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehızûhu sebîl(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne). Yeryüzünde haksız yere kibirlenen kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu; onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir. Dalâlette olanlardan her kim kendisine “gayy” yolunu seçer ve yol ittihaz ederse (yol edinirse) o kişi “zulmânî” yola, bilerek isteyerek girmiştir. Allah’a doğru değil, şeytana doğru, cehenneme doğru bir yol edinmiştir. Allah’ın kendisine sunduğu dünya saadetini ve ahiret saadetini elinin tersiyle itmiş ve şeytanın tuzağına düşmüştür. Zülmânî yolda şeytan insanlara kudretin kendilerinde olduğu zehabını vermeye çalışır. Eğer insanlar belli duaları, şeytanın istediği tarzda okurlarsa ve belli bir fizik ötesi sonuca ulaştıklarını görürlerse, gerçekten bunu kendilerinin başardıklarına inanacaklardır. Bundan şeytanın bir hedefi vardır. İnsanların Allah'a ihtiyaç duymalarını yok etmek. İnsan, Allah’ın bir mahlûkudur ve hangi seviyede olursa olsun her zaman Allah'a muhtaçtır. Şeytan, bu muhtaç oluşu yok etmeye çalışmaktadır. “Kendine güven” denilen yanlış yorum bunun sonucudur. İnsan kendisine değil Allah’a güvenecektir. Eğer bu güven hikmet sahibi (daimî zikir sahibi) bir kişide tam oluşursa, o kişide Allah’ın yardımı tecelli ettiği zaman başka insanların hiçbir zaman yapamayacağı şeyleri oluşturur. Hz. Ali'nin Hayber Kalesinin kapısını sökmesi ve kalkan olarak kullanması aslında Allah’ın tecellisidir. Allah’ın yolunda, Allah bütün evliyâsına kudretin Allah'ta olduğunu açık açık söyler. Kim fiziğin ötesine geçmişse bilir ki bu olay ancak Allah’ın yardımıyla gerçekleşmiştir. Allah’ın yardımı olmadan hiçbir "velî" fiziğin ötesine geçemez. Ve bütün velîler “Keramet”in Allah’ın “İkramı” olduğunu ve bunu ancak Allah uygun gördüğü zaman ve Allah’ın yardımıyla başarmış göründüklerini bilirler. Yani “keramet”, velî de değil, Allah'tadır. Ne yazık ki şeytan'ın yoluna tâbî olanlar, “istidraç” adı verilen bir zulmanî fizik ötesine geçiş sergiledikleri zaman, bunun tamamen kendilerine ait bir başarı olduğunu zannetmektedirler. Üstelik bunu Maharichi'nin “Birleşik Alanlar Teorisi” ile sağladıklarını ve sırf bu sebeple boşlukta durabildiklerini (Levitasyon) zannetmektedirler. Aslında şeytanın yardımını sadece bu zülmanî yolun yolcularının en üst seviyesindekiler bilirler ve kimseye söylemezler. Bunlar "Transandantal Meditasyon" yoluyla şuurlu oluşu ifade ederken bu şuur kademelerinin yukardan aşağı doğru indiğini de itiraf etmektedirler. MEDİTASYON VE ZİKİR “Transandantal Meditasyon” Sizin için seçilen, genellikle sanskritçe (eski büyü dili) olan bir kelimeyi size vererek "Transandantal Meditasyon" yaparken herşeyden zihninizi arıtmanızı ve sadece bu kelimeyi tekrarlamanızı ve bu kelimeyi düşünmenizi isterler. Sadece bu kelimeyi tekrarlayıp düşünebilirseniz, gerçekten zihniniz, başka konuları devredışı bıraktığı için, bir dinlenme formuna girer. Ama hepsi bu kadar. Transandantal Meditasyon sadece şeytanın bir kalpazanlığıdır. Burada Allah’ın indinde en büyük ibadet olan zikir taklit edilmektedir. Meditasyondan sonra kişi mutlaka şiddetli bir gerginlik hali ve ciddi boyutta bir huzursuzluk yaşar. Zikir en büyük ibadettir. 29/ANKEBÛT-45: Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne). Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah'ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir. Şeytanın Meditasyon önermekten muradı, insanları Allah’ı zikretmekten alıkoymaktır.
♥♥♥BIR GUN HƏZRƏT ( BƏQİYYƏTULLAH) GƏLƏCƏK 313♥♥♥
:mushfig gojayev
RABBANİ YOL VE ZULMANİ YOLUN FARKLILIKLARI
Allahû Tealâ gökleri 7 kat olarak yaratmış ve aşağıda da onun bir mislini yaratmıştır.
65/TALÂK-12: Allâhullezî halaka seb'a semâvâtin ve minel ardı mislehunn(mislehunne), yetenezzelul emru beynehunne li ta'lemû ennallâhe alâ kulli şey'in kadîrun ve ennallâhe kad ehâta bi kulli şey'in ilmâ(ilmen).
O Allah ki, yedi kat gökleri ve yerden de onların misli kadarını (yedi kat yerleri) yarattı. Allah'ın herşeye kaadir olduğunu ve Allah'ın herşeyi ilmen (ilmi ile) ihata etmiş olduğunu (kuşattığını) bilmeniz için emir, onların arasında (gökler ve yerler arasında) devamlı iner.
Gök katlarını birbirine bağlayan 7 tane Tarik'in (yolun) üzerimizde yaratılmıştır.
23/MU'MİNÛN-17: Ve lekad halaknâ fevkakum seb'a tarâika ve mâ kunnâ anil halkı gâfilîn(gâfilîne).
Ve andolsun ki Biz, sizin üzerinizde 7 yol yarattık ve Biz, yaratmaktan gâfil değiliz.
7 gök katını birbirine bağlayan ve 7 tarîkten oluşan bir yol vardır. Bu Rabbani yoldur ve Allah’a götürür.
78/NEBE-39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).
İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder. (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.
Allah'a giden yolu kendisine yol ittihaz eden herkesi Allah Kendisine ulaştırır ve Allah bu insanların ruhuna sığınak (meab) olur. Allah’a kadar ulaşan bu yol, “Sıratı Mustakîm” Allah'ta son bulur.
53/NECM-42: Ve enne ilâ rabbikel muntehâ.
Ve münteha (sonunda dönüş), mutlaka Rabbinedir.
Sıratı Mustakîm, Allah'a ulaşan yoldur. Allah’a ulaştırdığı cihetle “Rabbani yol” adını alır.
Ama dalâlette olanlardan her kim tebliğe muhatap olduktan sonra Allah’a ulaşmayı dilemez, kendisine “gayy” yolunu seçer ve yol ittihaz ederse (yol edinirse) o kişi “zulmânî” yola, bilerek isteyerek girmiştir.
7/A'RÂF-146: Seasrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehızûhu sebîl(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne).
Yeryüzünde haksız yere kibirlenen kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu; onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir.
Dalâlette olanlardan her kim kendisine “gayy” yolunu seçer ve yol ittihaz ederse (yol edinirse) o kişi “zulmânî” yola, bilerek isteyerek girmiştir. Allah’a doğru değil, şeytana doğru, cehenneme doğru bir yol edinmiştir. Allah’ın kendisine sunduğu dünya saadetini ve ahiret saadetini elinin tersiyle itmiş ve şeytanın tuzağına düşmüştür.
Zülmânî yolda şeytan insanlara kudretin kendilerinde olduğu zehabını vermeye çalışır. Eğer insanlar belli duaları, şeytanın istediği tarzda okurlarsa ve belli bir fizik ötesi sonuca ulaştıklarını görürlerse, gerçekten bunu kendilerinin başardıklarına inanacaklardır. Bundan şeytanın bir hedefi vardır. İnsanların Allah'a ihtiyaç duymalarını yok etmek. İnsan, Allah’ın bir mahlûkudur ve hangi seviyede olursa olsun her zaman Allah'a muhtaçtır. Şeytan, bu muhtaç oluşu yok etmeye çalışmaktadır. “Kendine güven” denilen yanlış yorum bunun sonucudur. İnsan kendisine değil Allah’a güvenecektir. Eğer bu güven hikmet sahibi (daimî zikir sahibi) bir kişide tam oluşursa, o kişide Allah’ın yardımı tecelli ettiği zaman başka insanların hiçbir zaman yapamayacağı şeyleri oluşturur. Hz. Ali'nin Hayber Kalesinin kapısını sökmesi ve kalkan olarak kullanması aslında Allah’ın tecellisidir.
Allah’ın yolunda, Allah bütün evliyâsına kudretin Allah'ta olduğunu açık açık söyler. Kim fiziğin ötesine geçmişse bilir ki bu olay ancak Allah’ın yardımıyla gerçekleşmiştir. Allah’ın yardımı olmadan hiçbir "velî" fiziğin ötesine geçemez. Ve bütün velîler “Keramet”in Allah’ın “İkramı” olduğunu ve bunu ancak Allah uygun gördüğü zaman ve Allah’ın yardımıyla başarmış göründüklerini bilirler. Yani “keramet”, velî de değil, Allah'tadır.
Ne yazık ki şeytan'ın yoluna tâbî olanlar, “istidraç” adı verilen bir zulmanî fizik ötesine geçiş sergiledikleri zaman, bunun tamamen kendilerine ait bir başarı olduğunu zannetmektedirler. Üstelik bunu Maharichi'nin “Birleşik Alanlar Teorisi” ile sağladıklarını ve sırf bu sebeple boşlukta durabildiklerini (Levitasyon) zannetmektedirler. Aslında şeytanın yardımını sadece bu zülmanî yolun yolcularının en üst seviyesindekiler bilirler ve kimseye söylemezler. Bunlar "Transandantal Meditasyon" yoluyla şuurlu oluşu ifade ederken bu şuur kademelerinin yukardan aşağı doğru indiğini de itiraf etmektedirler.
MEDİTASYON VE ZİKİR
“Transandantal Meditasyon”
Sizin için seçilen, genellikle sanskritçe (eski büyü dili) olan bir kelimeyi size vererek "Transandantal Meditasyon" yaparken herşeyden zihninizi arıtmanızı ve sadece bu kelimeyi tekrarlamanızı ve bu kelimeyi düşünmenizi isterler. Sadece bu kelimeyi tekrarlayıp düşünebilirseniz, gerçekten zihniniz, başka konuları devredışı bıraktığı için, bir dinlenme formuna girer. Ama hepsi bu kadar. Transandantal Meditasyon sadece şeytanın bir kalpazanlığıdır. Burada Allah’ın indinde en büyük ibadet olan zikir taklit edilmektedir.
Meditasyondan sonra kişi mutlaka şiddetli bir gerginlik hali ve ciddi boyutta bir huzursuzluk yaşar.
Zikir en büyük ibadettir.
29/ANKEBÛT-45: Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne).
Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah'ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.
Şeytanın Meditasyon önermekten muradı, insanları Allah’ı zikretmekten alıkoymaktır.